22 Şubat 2011 Salı


ANKARA

Sisli ve serin bir Ankara sabahına çift kişilk koltukta gerinerek uyandım.Dondurucu bir soğuktu beklediğim.Oldukça da hazırlıklıydık ben , berem,atkım,çizmelerim.Soğuk olmasa da çok griydi yine Ankara.Metroyu bulmaya çalışırken içtiğim sigara hala diri olduğumu anlamamı sağladı.Bu düzenli bürokrasi şehrinde insanlar metro kuyruğunda bile oldukça saygılı ve kurallara uygun davranıyorlar.Sessiz sedasız metro yolcuğunun ardından oldukça temiz ve sessiz bir minibüs yolculuğu başladı.Kimse ayakta durmuyor.Bu sessizlik ve huzura benzeyen dinginlik iyice uykumu getirirken eve vardım.

Evin tek misafir olmadığımı kuşlarla birlikte kahvaltı etmeye alışkın değerli büyüklerimle masaya oturunca anladım.Bol sohbetli kahvaltı oldukça güzeldi.60 lı yaşlarında eski lise müdürü bir hocanın dini ve siyasi sohbeti öğreticiydi.Benim yarı yaşında olmama rağmen bazı şeyleri kavrayabildiğimi anlamamı sağladı.Sonuç olarak aklı ve kalbi birleştirmediğinde boşa oluyordu tüm çabalamalar.Cehalet insanın en büyük düşmanıydı.

Teyzemin taşınma telaşına ortak olduğumdan Ankara’nın neredeyse tüm mobilyacılarını gezmek zorunda kaldım.Ne kadar çok model ve teşvik edici kampanya vardı.

Şimdi yağmur yapıyor.Biraz ıslanınca kendimizi şımartmak için bir kebapçıya gitmeyi öneren teyzemi kırmadım.Ben tabağımla oynayıp teyzeme yer gibi görünürken gözlerim bir çift siyah göze takıldı, o gözlerde bana .Bir süre öylece bakıştık.Bazen gülüştük..Sonra arkadaş grubuyla birlikte kalktılar.Bu bakışıp gülüşme durumu bana çok sevdiğim bir şairin bir şiirini anımsattı.


“Uzaktan bakarsın,gülümserim ben
Bakışır geçeriz hiçbir şey demeden
Bilmem ki bu garip gülümsemeden
Ben ne kastederim sen ne anlarsın”

Ankara’da ikinci gün..

Hava yine kapalı.Şaşırmıyorum.Camdan bakıyorum.Hafiften kar yağıyor.Ama keyfimi hiçbir şey kaçıramaz bugün.Sekiz yıl önce minik bir kız çocuğuyken gördüğüm Merve’yi genç bir kız olarak göreceğim..Çok heyecanlıyım.Sekiz yıl önce sadece “Savaşa Hayır” konulu bir yazı yazdığı için okul müdürünün tepkisine maruz kalan minik cesur yürek.
Hiç yılmadı, yazdığı yazının arkasında durmayı bildi.

Evet o cesur yürek karşımdaydı dakikalar önce.Kot şapkası, kırmızı montu yoktu belki ama masum, ürkek bakışları hala yerindeydi.Oldukça zeki ve duyarlı bir genç kız olmuş.Yetiştirilmesinde ve eğitiminde hiçbir katkım olmamasına rağmen sadece önceden tanımış olmak bile Merve ile gurur duymamı sağladı.Anne ve babasının mutluluğunu düşünemiyorum.Merve de benim gibi yürümeyi,seyahat etmeyi, fotoğraf çekmeyi çok seviyor.Ara ara yol arkadaşım olabileceğini söyledi.Çok değerli bir şeyi kaybedip , sonra yeniden bulmanın hazzını yaşadım.İyi ki var Merve ve iyi ki benim güzel kardeşim.

Karmaşaya alışık bir İstanbul’lu olarak bu şehrin sinir bozucu düzeni dengemi bozdu.
Soğuğuyla , düzeniyle, güvercinleriyle,kuğularıyla güzeldi Ankara.Yine gideceğim bu sefer özellikle Merve için.Doyamadım çünkü.
Son olarak Ankara’ya gideceklere bir kaç minik uyarı.
1.Sıkı giyinin,şemsiye alın yanınıza.
2. Karşıdan karşıya kurallara uyarak geçin.
3.Dolu minibüslere boşuna el kaldırmayın.4.Onsekiz yaşından küçükseniz her kafeye girebilmeyi hayal etmeyin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder